İş yaşamında yeni yeni karşımıza çıkmaya başlayan ageism kavramını gelin birlikte inceleyelim.
Ageism Nedir?
Ageism, Türkçe ifadeyle yaş ayrımcılığı, ilk kez Amerikalı yazar Robert Olen Butler tarafından 1969 yılında tanımlanmıştır.
En basit ifadeyle ageism, kişiye bulunduğu yaş sebebiyle iş ve sosyal yaşamda gösterilen ayrımcı tavırlardır. Ön yargıların oldukça etkili olduğu bu tavırların fiziksel, sosyal ve psikolojik boyutlarda pek çok örneğini görebiliriz.
Hadi gelin bahsettiğimiz bu örneklere bir göz atalım.
Öncelikle genç / orta yetişkin yaş aralığındaki bireylerin yaşlılar için oluşturduğu birkaç tipik söyleme bakalım. Bu örneklerde gençlerin yaşlılara dair güçsüz, aksi, yetersiz ve sağlıksız gibi basmakalıp düşüncelerinden izler de yakalayabiliriz.
- Köşeye çekilme vaktin geldi;
- Bir gözün toprağa bakıyor;
- Saçın ağarmış;
- Yaşını başını almışsın;
- Yaşından da mı utanmıyorsun?
Şimdi bir de aynı durumu yaşlılar tarafından bilgisiz, hor ve toy görülen gençlerin gözünden ele alalım.
- Biz sizin yaşınızdayken…
- Aklı bir karış havada,
- Daha kaç yaşındasın dur bakalım…
- Biz eskiden böyle miydik?
- Bu yaşta böyleysen…
Örneklerimiz sizlere de tanıdık geldi mi? Evet, belki örnekler ülkemize özgü ancak şunu unutmamak lazım: Dünyanın her yerinde genç ve yaşlı insanlar bulunuyor. Dolayısıyla dünyanın hemen her yerinde benzer klişeler yaşanıyor.
İş Hayatında Yaş Tehlikesi
Daha öncesinde de bahsettiğimiz gibi ageism ile yaşamında her alanında karşılaşılabiliyor. Ancak ayrımcılığın en belirgin olduğu alan olarak karşımıza iş hayatı çıkıyor.
Yaşla beraber şekillenen meslek türlerinin, unvanların, işe alımların ve işten çıkarmaların etkilerine yakın çevremizde de rastlayabiliriz.
İş yaşamında unvanın yadırganması, verimli ve özverili çalışmaya rağmen yükselememek gibi durumlar yaşı genç çalışanların karşılaştığı ageism problemlerindendir. Keza esnek çalışma saatlerine uyum sağlayamayacağının düşünülmesi, yeni teknolojilere ve fikirlere açık olmayan kimseler olarak görülen yaşlılar da benzer ayrımcı tavırlara maruz kalmaktadır.
Bu yaş gruplarının özellikle iş hayatında birbirleri ile ve ageism ile olan mücadelesi halen devam etmektedir.
İş Arayışında Yaş Korkusu
Belki de pek çoğumuz “genç” ve “dinamik” bir ekipte yer alacak, 25-35 yaş aralığı ile sınırlandırılan iş ilanlarına rastlamışızdır.
Bu gibi iş ilanları nedeniyle iş / sektör değişikliği düşünen ya da hâlâ çalışmak durumunda olan çalışanlar yaş sınırına takılmaktadır.
Tabii bir de yeni mezunlar var. Yeni mezun olmuş genç kitle ise yaşlarının “küçük” görülmesi ve “deneyimsiz” bulunmaları nedeniyle ortalamadan daha az bir ücretle çalıştırılmaktadır.
Yaş Ayrımcılığı İle Mücadele
Aslında şirketlerin yaş ayrımcılığının önüne geçmesi için yapması gereken şey oldukça basit: Eşitlik ilkesini işletmek. Özellikle genç nüfusun giderek azaldığı yaşlanan ülkelerde ageism konusunda adımlar atılmaya başlandı.
İlk adım 1967 yılında ABD’de kabul edilen “İstihdamda Yaş Ayrımcılığı Kanunu” ile oldu. Bu kanun ile 20 ve üzerinde çalışanı olan şirketlerin, 40-65 yaş aralığındaki çalışanlarını işten çıkarmaları yasaklandı.
Avrupa’da ise tüm yaş gruplarını kapsayan bir yönerge hazırlandı. Yönergede yaş ayrımcılığı ile mücadele edilmesi ve yaşlıların iş gücüne katılımını sağlamak gibi konular vurgulandı. Ardından Avrupa Birliği Geriatrik Toplumu ‘’Sürdürülebilir Gelişim’’ adlı eylem planını hazırladı. Eylem planı ile yaşlıların iş hayatında daha uzun süre istihdam edilmesi desteklendi.
Ayrıca işverenlerin işe alım yaparken adayları çok yönlü değerlendirmesi de yapılabilecekler arasındadır. Deneyimi, üretkenliği ve öğrenmeyi yaş sınırına bağlı kalmadan değerlendirmek yaş ayrımcılığını önleyecek yöntemlerdendir.
Yazımızı okuyan herkese “Her yaşın bir güzelliği vardır ve ben en güzel yaşımdayım” dedirtecek güzel bir iş hayatı diliyoruz.
Tülay Çelebi