İnsanlar Neolitik Çağda tarımın başlaması ile birlikte o günden bugüne dek zamanlarının büyük çoğunluğunu sürekli olarak kazanç elde etmek, artı kazanç sağlamak ve finansal büyüme, özellikle de birbirleriyle kurdukları ilişkiler üzerine, emek harcadılar.
Tarım ile başlayan bu serüven Sanayi Devrimi ile birlikte birçok farklı sektör ve çalışma ortamlarının ortaya çıkmasını sağladı. İş hayatının bireyler, aileler, toplumlar ve devletler üzerindeki etkisi ise katlanarak büyüdü. Bu durum insanın insanla kurduğu ilişkiler üzerinde de bir değişim yarattı.
Peki insanlık tarihi boyunca zamanımızın büyük çoğunluğunu ele geçiren İş hayatımızdaki ilişkilerimiz nasıl şekillendi?
Hiyerarşik İlişkiler (Ast-Üst)
İlkel toplumlarda, avcılık faaliyetlerinde av sürecini yöneten, grubun diğer üyelerinden daha deneyimli ve güçlü bir lider olmuştur. Tarım ve sanayi ile birlikte bu grupların da farklı alanlarda kademeli olarak büyüdüğünü düşünebiliriz. Bu yönetim şekli aslında zamanla beylikler, kontluklar ve krallıklara kadar birçok yönetim modelinin de temelini oluşturmaya başladı.
Adı konulamayan bu yönetim sistemini Henry Fayol 1916 yılında ‘Genel ve Endüstriyel Yönetim’ kitabında ‘hiyerarşi ilkesi’ olarak tanımladı.
Hiyerarşi (ast-üst) ilişkilerini görev, yetkinlik ve sorumluluklarımıza göre sınıflandırır.
Hiyerarşinin Olumlu-Olumsuz Etkileri
Günümüzde hiyerarşi basamaklarının yarattığı birçok olumsuz etken olduğu gibi pozitif etkilerinin de olduğunu söyleyebiliriz.
Hiyerarşinin olumlu yönüne örnek olarak çalışanların görev dağılımları, iş teslim günü ve iş denetimi konusunda daha net, hatasız ve organizasyonel çalışmalarını gösterebiliriz peki bu hiyerarşi olmadan da sağlanabilir mi?
Hiyerarşinin olumsuz yönlerinden de biraz bahsedelim;
- Üst kademenin kararlarını ve emirlerini sorgulamadan emir-komuta zincirine bağlı kalarak hareket edilmesi, ast kademenin karar alma bilincinin gelişmemesine sebep olur,
- Ast kademe görevini tamamladığı sürece hiçbir bağlılık ve sorumluluk hissetmeden çalışmaya devam eder böylelikle çalışan ortaya çıkardığı ürüne karşı yabancılaşmaya başlar ve Karl Marx’ın yabancılaşma teorisi gerçekleşir,
- Yapılan her işin bir kontrol mekanizmasından geçmesi ve bunun çalışan üzerinde bıraktığı kaygılar artar,
bunlar hiyerarşinin olumsuz tarafına örnek olarak gösterilebilir.
Çalışanın her türlü şartta ve koşulda istikrarlı bir performans sunması için üst kademesindeki personelin kararları, çalışma çizelgesi ve baskısına bağlı kalmadan da kendi görev ve sorumluluklarının bilincinde ve öz disiplinine göre hareket edebiliyor olması; işi, ortaya çıkardığı ürünü ve şirketi sahiplenmesine böylelikle yaratıcı ve yeni fikirlerin de ortaya çıkmasında etkili olur.
Unutmayalım ki ‘şirketlerin fikirleri yoktur, sadece insanların vardır.’ (Margaret Heffernan)
İş Yerinde Örgütsel İlişkiler
Öncelikle örgüt kültürü nedir buna bir değinelim;
Örgüt kültürü; örgüt üyeleri tarafından öğrenilmiş ve alışıla gelmiş davranışların birbirlerine aktarımıdır. Bu kültür aynı şirkette çalışan bireylerin ortak bilgi, inanç ve adetleri ile oluşturulur.
Örgütsel iletişimin işlevleri; şirket çalışanlarının arasında aktif bir bilgi akışının sağlanması, doğru planlama, ast-üst ilişkisinin düzenlenmesi, gerekli motivasyonun sağlanması, fikir ve duyguların ifadesi şeklinde yorumlanabilir.
Örgütsel İletişimin Temel Amaçları
Sağlıklı bir örgüt iletişiminin kurulması kolektif bir ruhun oluşması çalışanların mutlu bir şekilde çalışmasına ve şirket hedeflerinin de yakalanmasına olanak sağlayacaktır. Çalışanların şirket kültürünü benimsemesi ve bu kültüre uyum sağlaması şirkete olan bağlılıklarını da artırır.
Böylelikle bireyler mecburiyetten kaynaklanan bir birliktelik içinde olmaktan çok dayanışma ve paylaşımın tadını çıkartırlar.
Tülay Çelebi
Comments 1